Ne diyordu Cemal Süreya:

"Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin."

Cemal Süreya ile başladım, çünkü aşkın her tonunu en güzel anlatan şairlerden biridir o.
Hüzün ne çok yerleşmiş içimize. Bağımsızlığını ilan etmiş gönlümüzde. Bugün bir gönül yorgunluğu ile daha buradayım. Hiç bir kuyuya düşüp o kuyudan çıkamadığınız oldu mu? Bir bataklığın içinde debelenip, hep daha dibine düştüğünüz oldu mu? Kalbinizin kırıldığını çıt sesi çıkarmadan, bütün heybetiyle duydunuz mu?  Ben duydum, o sesi bütün bedenimde bütün ruhumda hissettim. Zangır zangır titredi kalbim. Siz hiç yıllarınızı verdiğiniz bir insanın artık umrunda olmadığınızı hissettiniz mi? 




Bütün umutlarınızı yok edersiniz... 
Sonra bir şarkı çalar arka fonda, bir yağmur yağar. Anılarınız canlanır. Tam iyileştim, tam ayağa kalktım derken tepetaklak oldunuz mu? 

Yeryüzünde binlerce, yüzlerce  renk var. İnsanlığa hitap eden. Renk cümbüşü var mesela mavilerle, pembelerle, kırmızılarla, yeşillerle. İnsanların hayatını renklere benzetirim ben , daha doğrusu renklerle bağdaştırırım. Huzur mavinin rengidir mesela veya yeşil. Kırmızı aşkın, tutkunun, hırsın. Pembe masumluğun, siyah ise asaletin veya yasın. Yas yazarken 2 defa düşündüm ancak şuan olanı, olduğu gibi yazmam gerekmez mi? Aşık olduğun anda hayatında kırmızılar, maviler, pembeler uçuşur.

Hatta Kelebeklerin uçuşu, balonların gökyüzüne doğru yol alışı, kuşların cıvıltısı. Adeta içimize bahar gelir. Ya o bahar sonsuz bir kışın habercisiyse. 
Hep karamsarım değil mi?

Bir gün ayrıldık ve sevilmekten eskimiş bir renk gibi hissettim kendimi.

Aslında ben deli dolu, hayat dolu, gülmeyi hayatından asla eksik etmeyen, rengarenk bir insandım. Sonra öyle bir bahara kaptırdım ki kendimi, öyle çiçekler sundu ki kalbi bana. Dünyanın en mutlu insanı bendim...

 Sonra karanlığa gömüldüm, siyaha, en siyaha, simsiyaha. Karanlığın içinde kayboldum. Aşk dediğin şey karanlığa gömülmekti belki de. Hep yanlış tanımlamışlardı bize. Güneşi kapadılar, ruhumuzu parmaklıklara hapsettiler. Biz onlara nefes olurken, onlar nefesimizi kestiler. Öyle yorgun, öyle kırgın hissedersin ki bazen, hareket etmeye mecalin olmaz. 
 Hiç başınızdan aşağı kaynar sular döküldü mü?  Gerçek manasıyla değil ama en az onun kadar canınızı yakan.  Canınızı yakanı, canınızdan çok seversiniz...

Sen bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlamaz.