2018'e gelindiğinde film bir kez daha çekiliyor. Bu sefer yönetmen koltuğunda Ramin Bahrami oturmakta. Başrollerde Fantastik 4'lü, Creed, Black Panter'dan tanıdığımız Michael B.Jordan'ı görüyoruz.
Filmin konusuna gelelim. Gelecekte kitaplar, devletin devamlılığını ve bütününü tehlikeye attığını düşünülerek tehlikle olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla baskıcı ve otoriter anlayış, itfaiyecilerin yeni görevinin ülke sınırları içerisinde gizlenilmiş kitapları yakmak olarak belirliyor. Film tam da bu noktada, bir itfaiyecinin geçmişine bakarak noktaları birleştirmesini ve bu içgüdüyle geçmişiyle yüzleşmesinı aslında doğruyu yanlışın içinde çözümlemesini konu edinmiş.
Yazarın aslında çok mühim bir sorumluluğu üstlendiğini düşünmekteyim. Kitapların zorla okutulduğu bir dönemde, teknolojiyi yaygınlaştırıp dikkat dağıtarak varolan bilinci görüyor.Ve kurgusal olarak 'ya zorla okutulmasaydı' sorusunu gündeme getiriyor. Rad Bradbury, gelecekte duyduğu endişeyi de konu edinmiş olabilir. Şüphesiz haksız da sayılmaz, her ne kadar varolması mümkün olamayacak gibi görünsede şu an için bile bazı noktalarda kıyısında dolaştığını söyleyebiliriz.

Distopik (varolması mümkün olmayan ve günümüzdeki toplumun kötü saydığı gelecek senaryosu) temel üzerine kurulsada seyirciyi bu noktada pek etkilediği söylenemez. Hiç şüphesiz kitaptaki ve filmdeki karakter anlayışının uyuşmazlığıda karakter analizini yapmaya çalışanları sığ bir suda bırakıyor. Bunun nedenlerinde biri başkahraman olan Guy Montag'ın kitapta sıradan bir yaşam sürerken, filmde tam tersinin anlatılıyor oluşu. Değinilmesi gereken diğer noktalardan biri de, itfaiyecilerden Beatty'e can veren Michael Shannon, gizliden gizliye kağıtlara yazdığı sözler.Buradan anlaşılacağı üzere ''insan bastırdığı duygunun esiridir'' dememiz yanlış olmayacak, yerinde olacaktır. Filmin fikirsel mahiyeti çok önemli olsada, kullanılan argümanların kaliteli yansıtılması gerektiğini söylememize gerek yoktur herhalde.
Film mekansal ve zamansal olarak, ileriye dönük fakat günümüzde birçoğu kullanılmakta. Buna rağmen tam olarak kaliteli ve gerçekçi yansıtılamamış.Ve yaşanılan sahte Amerika tarihi tamamen orijinal bir şekilde kurulmuş gibi yansıtılıyor. Bu da mevcut nüfusun algısını, yönlendirmek adına yapılan en önemli algı yönlendirmelerinden bir tanesi. Bu şekilde hükümet gelecek neslin sorgulamamasını, direkt kabul etmesi gerektiği mesajını veriyor ve yönetim anlayışına uygun bir tutum sergiliyor.
Ve filmde yer alan Yuxie, bir yapay zeka ve devletin konrol mekanizması olarak karşımıza çıkıyor.
Dinlerken, görüyor. Sanal asistanlık yaparken, muhbirliği de hiç eksik etmiyor. Bu yönüyle filmde en çok ilgimi çeken tasarım olmuştur. Şimdi bir benzeri yok mu, belki, kimbilir belkide yazılanları okurken izleniyoruzdur.
0 Yorumlar