Bu yazımda, tesadüfen denk geldiğim ve konusundan ötürü merakla izlediğim bir filmin incelemesini yapacağım.

Big Eyes (Büyük Gözler) filminin yönetmeni, ilginç tarzıyla dünya sahnesine birçok eser kazandırmış olan Alice in Wonderland (Alis Harikalar Diyarında), Charlie and the Chocolate Factory 
(Charlie'nin Çikolata Fabrikası) koltuğuna oturan Tim Burtan.
Başrollerde ise epey tanıdık isimleri görüyoruz, Amy Adams ve Christoph Waltz.

Amy Adams aynı zamanda Arrivel (Geliş), The Man Of Steel (Çelik Adam) gibi filmlerde yer almışken, Christoph Waltz ise Django Unchained (Zincirsiz), Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) gibi filmlerin içerisinde rol aldığını görüyoruz.


Biyografik dram türünden, Margaret Keane adında ‘büyük gözlü çocuklar’ çizen bir kadın ressamın, sahtekar eşi Walker Keane ile mücadelesindeki sanatçı zaferini anlatıyor. 

Film, Margaret Keane'nin ilk eşinden uğradığı şiddetten dolayı ayrılmasını ve San Francisco'ya giderek sokak ressamlığı yapmasıyla başlamıştır. Dul ve bir çocuklu olması, insanların eserlerine olan ilgisizliği Margaret'ın hayatındaki boşluğun daha da artmasına ve aynı yerde çalışan bir başka ressama karşı ilgiyle bakmasına yol açar. Aslında burada Margaret'ın dikkatini çeken şey yapamadığını -pazarlama tekniği- Walker'ın çok iyi yapması ve filmde çok yansıtılmasada talih olarak birbirlerine benzediğine inanmasıdır (dul olması ve bir çocuğa sahip olması).

Daha sonra hızlı ve kısa sürede evlenmeleri de Margaret'ın boşluğunu dolduracak fakat Margerat'ın eserlerini satarken, Walker'ın kendine mal etmesi aslında onun çıkarcı, düzenbaz biri olduğunu anlamasına sebep olacaktır. Walker’ın ise eserleri kendine mal etmesine uydurduğu kılıf ise, kadın ressamların eserlerini kimsenın almadığı yönünde. Margaret bu fikre katılmasada, Walker'ın satıştaki becerisini kabul ettiğinden dolayı sesini çıkarmıyor. 

Filmin başlangıcından hızla filmin merkezine doğru gidildiğini görüyoruz. Doğrusu bu bazı filmler için noktaları birleştirmek adına pek tutarsız olsa da bu film için geçerli değil. Şüphesiz yönetmen, akışkanlığı ve noktaları birleştirmeyi başarmış. 

Amy Adams'ın filmdeki müthiş oyunculuğu, aslında filmin akıcı olmasını sağlarken, izleyiciye fikirsel olarak sanatçı doğasının eserlerine nasıl baktığını gözler önüne seriyor. 
Sanatçının benliğinden zaman zaman ödün verdiğini görsekte eninde sonunda yine eserlerini kurtarmak için özüyle birlikte büyük bir çaba sarfediyor. 
Burada Amy Adams'ın oyuncuğunu, şüphesiz şu anda da yaşayan Margaret' da tebrik etmiştir. 
Waltz'ın ise çoğu zaman bunu yansıtamadığının kanaatindeyim. 

İlerleyen sahnelerde Walker'ın Amy üzerine kurduğu baskı, Amy'nin fedekarlık yapmayı bırakıp, 
zorunlu olarak yapmasına sebep oluyor.Yaklaşık olarak 10 yıl bu şekilde, Margaret'ın karanlıkta yaşaması üzerine gidip geliyor. Sanatçı kişiliği içten içe ne kadar mücadelede etse de, bir çocuğunun varlığı üzerine karar veriyor zannımca. Ve buna katlanmak zorunda kalıyor.

Filmin sonuna doğru, Margaret'ın eserleriyle ün yapan Walker'ı yerden yere vuran New York Times'ın  eleştirel yazısına Walker'ın patlamasıyla beraber  Margaret ve kızına saldırması bir oluyor. Margaret ve kızının da Hawai'ye gitmesi aynı zaman diliminde gerçekleşiyor. 

Filmin mekan ve zaman ayarlamalarını yerinde buldum. Filmin en kusursuz ayarlamalarında bir tanesiydi. 

Sonuç olarak, sanatçı doğasında varlığıyla tanınmak isteyen düzenbaz Walker Keane Ve Margaret, Margaret'ın boşanma talebi üzerine mahkemeye çıkartılıyorlar.
Ve gerçeğin tüm toplum tarafınca yine sanatla çözümlendiğine tanık olunuyor.

Sanatçı bitirişi de filmin en kritik noktalarından biri.
Bunun üzetine,Margaret Keane, en iyi eserlerinden birini 1 saat içinde çiziyor. 


Merak edenler için https://www.keane-eyes.com/ linkinden Margaret'ın Big Eyes eserlerine ulaşabilir.