Eskimeyen şarkılar vardır. Ölümsüz şarkıcıların, şarkılarından.
Bir efsane vardır, misal, Barış Manço.
Şu günlerde ona sardım. Sürekli dinliyorum, özellikle de kahvaltıdan önce. İyi geliyor, zihnimde umut yeşeriyor. Bir kez daha bakıyorum dünyaya, bambaşka.
Söylediği sözlerin ruhun derinliklerine hitap eder bir yanı var. Mutlu ediyor şarkıları. Aynı zamanda hüzünlendiriyor.
Gülpembe, Kol Düğmeleri, Can Bedenden Çıkmadıkça, Gibi Gibi, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa ve daha niceleri. Özellikle bazılarının sözleri o kadar büyük bir düşünce gücüyle yazılmış ki.

 Yaz dostum: Yoksul görsen besle kaymak bal ile! 
 Yaz dostum: Garipleri giydir ipek şal ile!
 Yaz dostum: Öksüz görsen sar kanadın kolunu! 
 Yaz dostum: Kimse göçmez bu dünyadan mal ile!


Şarkı sözündeki düşünceli tutum, 'insanca' bir anlayışın sanata, kişiliğe büründüğünü gösteriyor. Günümüz şarkıların edebi değeri,  doğrusu biraz garip.
Güzelleri de var,
Atarlı giderlileri de.
Fakat Barış Manço gibi sanatçıların anlayışları ayrı bir şekilde incelenmeyi gerektiriyor.
Bu yüzden efsane diyorum. Erdemleri dünyaya haykırıyor. Barış istiyor.
Bir kere adam çocukların babası.
Büyüklerin ağabeyi, arkadaşı. Ne denebilir ki başka?
Sevilen bir adamdı Barış Manço.
Düşünsenize Türkiye'de Barış isimini alan ilk insan. Ve ismiyle bağdaşlaşan biri.
Saygı duyulan koca yürekli bir insan.
Ben 5 yaşındayken vefat etmiş. Ve Hala dinlendiğine göre Barış Ağabey'in işinde çok iyi olduğu da görülüyor. Sanırsam aksini iddia edecek bir yön de yok, nice Barış Mançolar yetişir umarım, nice Gülpembeler'le fışkırır sanat dünyası.